Troyka, Yunanistan hükümetini kendi
işçi sınıfından gelir ve refahını koparmaya, daha sonra bunu Troyka ve Avrupa
bankerlerine ve yatırımcılarına aktarmaya zorladı. Bu, her ne kadar bugün
üretim noktasında bir şirketin başka bir şirket tarafından sömürülmesi yerine
finansal transferler nedeniyle devletin devleti (Troyka-Yunanistan) sömürmesi
biçiminde düzenlenen yeni bir türü olsa da, basit ve saf anlamda emperyalizmdir.
Bu hafta, ülke tarihinin son döneminde 2010 yılından bu yana
üçüncü kriz olan 2015 Yunanistan borç krizinin birinci yıldönümü. Geçen yılın
21-22 Ağustos tarihlerinde, “Troyka”, yani IMF’nin yanı sıra pan-Avrupa
kuruluşları Avrupa Komisyonu ve Avrupa Merkez Bankası Yunanistan’a üçüncü bir
borç anlaşmasını dayattılar. Troyka tarafından Yunanistan’a 98 milyar dolar
kredi verildi. Daha önce de 2012 yılında Troyka tarafından dayatılan bir borç
anlaşması, 2010 yılında 140 milyar dolar olan borç tutarına yaklaşık 200 milyar
dolar eklemişti.
Bu, 2010-2015 yılları arasındaki beş yıllık süre zarfında
yaklaşık 440 milyar dolar tutarında Troyka kredisi anlamına geliyor. Burada
soru, söz konusu 440 milyar dolardan kimin istifade ettiğidir. Yanıt Yunanistan
değildir. Peki Yunanistan ekonomisi ve halkı değilse, bu durumda kim? Ve biz
Yunanistan borç krizinin bittiğini söyleyebilir miyiz?
440 milyar doların Yunanistan’ın 2008-09 küresel resesyonundan,
onu takip eden 2011-13 yıllarındaki ikinci Avrupa resesyonundan ve sonrasında
Avrupa çapındaki ekonomik büyümedeki durağanlıktan kurtulmasına yardım etmiş
olabileceği düşünenler olabilir. Ancak hayır, Troyka’nın Yunanistan’a yığdığı
440 milyar dolarlık borç aslında, Yunanistan’ı görünürde bir sonu olmayan sekiz
yıllık bir ekonomik depresyona mahkum ederek daha da yoksullaştırdı.
440 milyar doların ödenmesi için Troyka arka arkaya gelen üç
borç anlaşmasında Yunanistan’dan sosyal hizmetlere yönelik devlet harcamalarını
kesmesini, yüz binlerce kamu istihdamını ortadan kaldırmasını, kamu ve özel
sektör çalışanları için daha düşük maaşlar vermesini, asgari ücreti
azaltmasını, emeklilik ödemelerini kesintiye uğratmasını ve kaldırmasını,
çalışanların sağlık primi ödemelerini arttırmasını ve daha fazla gider vergisi
ve mahalli emlak vergisi ödenmesini istedi. Kemer sıkmanın parçası olarak,
Troyka aynı zamanda Yunanistan’dan devlet mülkiyetindeki kuruluşları, limanları
ve taşımacılık sistemlerini haraç mezat fiyatlarla değerinin altında satmasını
talep etti.
Avrupalı bankerler Yunanistan borç ödemelerinin yüzde 95’ini
aldı
440 milyar dolarlık Troyka kredileri -ve aslında Yunanistan’ın
borcu- Yunan halkının faydalanması için veya Yunan ekonomisinin sekiz yıllık
depresyonundan kurtulması için kullanılmadı; bu para daha önceki Troyka borcunun
ana parasının ve faizinin ödenmesi için kullanıldı, yani eski borcu ödemek için
eski borcun üstüne yeni borçlar yığıldı.
2016’da yayınlanan yeni bir çalışma 440 milyar dolarlık borcun
ana para ve faiz ödemelerinin nereye gittiğini kesin olarak ortaya koydu. Bu
para doğrudan Avrupalı bankerlere ve yatırımcılara ve bu parayı dolaylı olarak
özel bankacı ve yatırımcılara geri döndüren Avrupa Komisyonu, Avrupa Merkez
Bankası ve IMF’ten oluşan Troyka kurumlarına gitti.
Avrupa Yönetim ve Teknoloji Okulu (ESMT) tarafından geride kalan
2016 bahar sayısı “Yunanistan kurtarma paketi parası nereye gitti?” başlığıyla
yayınlanan Beyaz Bülten’e (WP-16-02) göre, Yunanistan’a verilen ilk Troyka
kredilerinin yüzde 95’inden daha fazlası daha önceki Troyka kredilerinin ana para
ve faizlerinin ödenmesinde veya (diğer Avrupa bankalarının sahip olduğu veya
onlara borçlu olan) Yunan özel bankalarının kurtarılması için ya da Avrupalı
özel sektör yatırımcılarının ve spekülatörlerinin borçlarının ödenmesinde
kullanıldı. 10 milyar avrodan daha az bir kısmı gerçekten Yunanistan içerisinde
harcandı.
ESMT’nin çalışması, 2015 Ağustos’undaki üçüncü ve son Yunanistan
borç anlaşmasının yukarıda anlatılanın aynısından daha fazlasına sebep
olacağını tahmin ediyor: çalışma, Yunanistan’ın geçen yıl aldığı 98 milyar
doların ancak 8 milyar dolarlık kısmının Yunan hane halklarına ulaşacağını
öngörüyor.
Sekiz yıl sonra Yunanistan’a maliyeti
Troyka ve banker-yatırımcı dostlarına ödenen yüzde 95’in
karşılığında, Troyka kredilerine eşlik eden kemer sıkma önlemleri şu anlama
geliyordu: Sekiz yılın sonunda Yunanistan’ın 2016 yılı itibariyle bugünkü
işsizlik oranı hala yüzde 24. Genç işsizliği hâlâ yüzde 50’nin üstünde geziyor.
Hâlâ bir işe sahip olacak kadar şanslı olanlar için ücretler yüzde 24 düştü. Ücretlerdeki
çöküş sadece 2010 yılından beri ortalıkta kol gezen işten çıkarmalar veya kamu
veya özel işletmelerdeki ücret kesintilerinden kaynaklanmıyor; aynı zamanda,
tam zamanlı çalışmadan kısmi zamanlı çalışmaya geçişten de kaynaklanıyor. Tam
zamanlı çalışma yüzde 27 ile bugüne kadarki en düşük seviyeye düşerken, kısmi
zamanlı işler yüzde 56 ile bugüne kadarki en yüksek seviyeye yükseldi. En
yoksul ve en güvencesiz Yunan işçiler ve hane halkı Troyka’nın emirleri üzerine
2012 yılından bu yana asgari ücretlerde gerçekleşen yüzde 22’lik düşüşle karşı
karşıya kaldı. Ayrıca halkın en yoksul kesimi için emeklilik ödemeleri de
yaklaşık olarak aynı düzeyde azaltıldı. Bütün bunlar, borcun faizini Troyka’ya,
Avrupalı bankerlere ve özel yatırımcılara geri ödemek için Yunan işçileri, hane
halklarını ve küçük işletmeleri sıkıştırmak adına yapıldı.
Borcun, kemer sıkmanın, depresyonun ve gelirlerdeki çöküşün
hiçbirisi Troyka’nın Yunanistan’a yönelik 2010’daki müdahalesinden önce yoktu.
Yunanistan’ın borcunun GSYİH’e oranı 2007’de, 1997-2007 arasında geçen önceki
on yıl boyunca olduğu gibi yüzde 100 civarındaydı. Her hangi bir diğer Avro
Bölgesi ekonomisinden daha kötü değildi ve pek çoğundan daha iyiydi.
Yunanistan’ın borçları 2008’de küresel resesyon nedeniyle yüzde 109’a çıktı,
2010’da 140 milyar dolarlık ilk Troyka borçlanması ile hızlanarak GSYİH’nin
yüzde 146’sı düzeyine yükseldi. Daha sonra 2011’de yüzde 170’e fırladı ve o
tarihten sonra 2012 ve 2015’de Troyka kredilerine 300 milyar doların daha
eklenmesiyle bu seviyede kaldı.
2010 yılından bu yana Yunanistan’ın borç krizi elbette, Troyka
tarafından Yunanistan’dan talep edilen kemer sıkmanın ne kadar derin olduğunu
yansıtacak şekilde 2015 yılında kabaca 14 milyar dolardan 9,5 milyar dolara
düşen Yunanistan devlet harcamasının bir sonucu değil. Aynı şekilde bu aşırı
ücretlere ve çok fazla kamu istihdamına da atfedilemez, zira bunların her ikisi
de borcun artışıyla dörtte bir oranında azaldı. Borç, Yunanistan’ın daha önce
Yunanistan’a dayatılan kredilerin ana para ve faizlerini ödemesi için
Yunanistan’a dayatılan Troyka kredileridir.
2015-16 itibariyle hâlâ hafifleme yok
2015 Ağustos’undaki üçüncü Troyka borçlanmasıyla bir yıl önce
gerçekleşen şey 2012 ve 2010’da gerçekleşenle aynı şeydi: Yunanistan’ın hali
hazırda yaklaşık 340 milyar dolar tutarında sürdürülemez durumda olan borcuna
98 milyar dolarlık bir borç eklendi. Bunun karşılığında, geçen ağustosta
Yunanistan aşağıdaki daha sert kemer sıkma önlemlerini hayata geçirmek zorunda
kaldı:
Troyka’ya olan borcu geri ödemek için GSYİH’nin yüzde 3,5’lik
kısmı-yani yılda 8 milyar dolar civarında- bir bütçe fazlası oluşturmak.
“Genişleyen bir vergi tabanı” üzerinde daha fazla vergi artışının (yani daha
düşük gelirli hane halklarından daha yüksek vergi alınmasının) yanı sıra gider
vergilerini yüzde 24’e çıkarmak. Troyka’nın “kapsamlı emeklilik reformu” olarak
adlandırdığı şeyi başlatmak – yani GSYİH’nin yüzde iki buçuğuna kadar ya da
yılda 5 milyar dolar civarında emeklilik ödemeleri kesintisi ve en düşük
ödemelerde asgari emeklilik ödemelerinin ve ek ödemelerin kaldırılması. Emek
pazarında, “daha esnek” ücret pazarlıklarının, daha kolay kitlesel işten
çıkarmaların, işçi grevleri üzerinde yeni sınırlamaları ve “eğitim reformu”
kapsamında binlerce öğretmenin daha işten çıkartılmasını içeren “geniş ölçekli”
reformların başlatılması. Sağlık hizmetlerinin kesintiye uğraması ve 52 bin
kişilik istihdamın kısmi zamanlı işlere dönüştürülmesi. Ayrıca Troyka’nın daha
“kararlı” bir özelleştirme programı olarak adlandırdığı sürecin başlatılması,
ve bu sadece bir özet.
Ve Yunanistan ekonomisi geçen yıl aslında nasıl bir performans
gösterdi?
Yunan devlet harcamaları, Ağustos 2015’ten bu yana 2016 yılı
ortası itibariyle -600 milyon dolara çıkan askeri harcamalar haricinde- yüzde
30 daha azaldı. Ağustos 2015’den bu yana, üç aylık Yunanistan GSYİH’si net
bazda küçülmeye devam etti. Yunanistan’ın GSYİH’nin yüzdesi cinsinden borcu
daha da arttı.
Artık 83 bin tane daha az tam zamanlı (ama 28 bin tane daha
fazla kısmi zamanlı) iş var. Genç işsizliği yüzde 48,8’den 50,3’e çıktı.
Tüketici güveni düşmeye devam ederken, ev fiyatları düşerken ve işletme
yatırımları, ihracat ve ithalat tamamıyla yavaşlarken, tüketici
harcamaları yaklaşık yüzde 10 azaldı. Başka bir ifadeyle, Yunan ekonomisi,
ilave 98 milyar dolarlık Troyka borcuna rağmen kötüleşmeye devam ediyor ve bir
yıl önce çok daha aşırı kemer sıkma önlemleri dayatıldı.
Dördüncü bir Yunan borç krizi kaçınılmaz mı?
Cevap “evet”. Yunanistan, borç dağının ana parasını ve faizini
ödemek için yüzde 3,5’lik bir fazlalık oluşturamaz. 2016’da Troyka’ya borç geri
ödemeleri görece azdı. Ancak 2017-18’de daha büyük geri ödemelerin vadesi
gelecek ve hiç şüphe yok ki Yunanistan’ın ödemeler konusundaki çaresizliği,
yine 2017-18’de olması muhtemel bir sonraki Avrupa çapındaki resesyon
patladığında, daha da kötüye gidecek.
Bir sonraki Yunan borç krizi, Brexit’in ardından Avrupa
bankacılık sistemindeki mevcut bozulma ve İtalya ve Portekiz bankacılık
sistemlerindeki derinleşen problemler nedeniyle daha erken bile patlayabilir. Başka
bir yere sirayet etmesi dördüncü bir Yunan borç krizini hızlandıracak şekilde
Yunanistan’a sıçrayabilir.
Yeni bir finansal emperyalizm mi ortaya çıkıyor?
2010’dan bu yana borçların ödenmesi için kemer sıkmayı dayatarak
Troyka, Yunanistan hükümetini kendi işçi sınıfından gelir ve refahını koparmaya
-yani kendi vatandaşlarını Troyka adına sömürmeye- ve daha sonra bunu Troyka ve
Avrupa bankerlerine ve yatırımcılarına aktarmaya zorladı. Bu, her ne kadar
bugün üretim noktasında bir şirketin başka bir şirket tarafından sömürülmesi
yerine finansal transferler nedeniyle devletin devleti (Troyka-Yunanistan)
sömürmesi biçiminde düzenlenen yeni bir türü olsa da, basit ve saf anlamda
emperyalizmdir. Sömürünün boyutu şimdi daha büyük ve çok daha etkindir.
Yunanistan’da yaşanan ve yaşanmaya devam eden şey, daha büyük
serbest ticaret bölgelerine ve “para” birliklerine katılmayı veya kendi para
birimini dolara, avroya veya başka ihtiyaçlara endekslemeyi veya ne yapıp edip
kaçınması gereken şeyleri planlayan daha küçük devletlerin ve ekonomilerin daha
az da olsa “Yunanistan gibi” ve artan şekilde ekonomik olarak entegre olmaya
karar verdikleri daha güçlü kapitalist devletlerden alacakları borca bağımlı
hale geldikleri yeni bir finansal emperyalizm formunun ortaya çıkışıdır.
Neoliberalizm ve aynı zamanda onun emperyalist sömürü biçimleri
sürekli olarak evrim geçiriyor. Bir serbest ticaret bölgesi veya “gümrük”
birliği olarak başlıyor. Daha sonra, söz konusu serbest ticaret gümrük birliği
içerisinde tek para birimi kullanımı ekleniyor veya baskın hale geliyor. Para
birliği nihayet bölgede tek bir bankacılık birliğine ihtiyaç duyulmasına
varıyor. Egemen ekonomi ve devlet tarafından belirlenen merkez bankası para
politikası ile mesele sonuçlanıyor. Daha küçük ekonomi kendi para biriminin,
bankacılık sisteminin ve para politikasının kontrolünü yitiriyor. Bankacılık
birliği, ister istemez, bir tür maliye birliğine dönüşüyor. Daha küçük üye
devletler şimdi yalnızca kendi para birimlerinin ve bankacılık sistemlerinin
kontrolünü değil ayrıca nihai olarak vergi harcamalarının da kontrolünü
yitiriyor. Bunlar daha sonra egemen ekonominin ve devletin “ekonomik manda”sı
haline geliyorlar, aynen şimdi Yunanistan’ın düştüğü durumda olduğu gibi.
Yunanistan borçlarının ve yükselen yeni finansal emperyalizmin
daha derin bir analizi için bakınız Dr. Jack Rasmus, “Looting Greece: An
Emerging New Financial Imperialism,”, Clarity Press, Eylül 2016.
[Global Research’teki 22 Ağustos tarihli İngilizce orijinalinden Ulaş
Taştekin tarafından Sendika.Org için çevrilmiş ve 28 Ağustos 2016 tarihinde yayınlanmıştır.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder